sogbet islami sohbetler omegle tv türk sohbet cinsel sohbet dini chat ankara güneş enerjisi

‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı.

Güncel 02.05.2025 - 08:54, Güncelleme: 02.05.2025 - 09:07 734 kez okundu.
 

‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı.

‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı.
‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı. İşyerlerinde, fabrikalarda ve ilçe meydanlarında başlayan kutlamalar Gündoğdu Meydanı’ndaki kitlesel mitingle son buldu. Mitingin ana talebi emek, barış, demokrasi ve adalet oldu. Öte yandan İzmir’in uzak ilçeleri Aliağa ve Dikili’de kutlamalar yapıldı. Petrol-İş Aliağa Şubenin çağrısı ile sendika binası önünde bir araya gelen PETKİM, Star, TÜPRAŞ ve Ravago işçileri, "İşte 1 Mayıs alanlardayız" sloganlarıyla yürüdü. Yürüyüşe Liman-İş, Tes-İş, Eğitim-İş, Eğitim Sen, CHP, Emek Partisi de katıldı. 4 KOLDAN GÜNDOĞDU’YA Sendika ve meslek odalarının oluşturduğu tertip komitesinin çağrısıyla gerçekleşen mitingde on binlerce emekçi katıldı. Kent merkezinde toplanan vatandaşlar 4 koldan yürüyerek Gündoğdu Meydanı’nda buluştu. DİSK Ege Bölge Temsilciliği’ne bağlı sendikalar, Soma Sosyal Haklar Derneği, Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Dernekleri, göçmen ve mülteci dernekleri Basmane Meydanı’nda buluşarak yürüyüşe başladı. TÜRK-İŞ Ege Bölge Temsilciliği, moto-kuryeler, Birleşik Kamu-İş, ADD, ÇYDD, EMEP, TKP, DİP, TYS, Kızıl Parti ve kent konseyleri de Alsancak Limanı’ndan kortej oluşturarak yürüdü. KESK, üniversite öğrencileri, kadın ve LGBTİ örgütleri, SOL Parti, Dem Parti, TKH, TÖP, Devrimci Hareket, SEP, TİP, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Halkevleri, EGEÇEP, UMUTSEN, Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu’ya doğru kortej oluşturdu. TMMOB, İzmir Barosu ve İzmir Tabip Odası ise Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde buluşarak Gündoğdu Meydanı’na giriş yaptı. CHP ise Lozan Meydanı'nda toplanarak Gündoğdu Meydanı'na yürüdü. “Arzu ettiğimiz özgürlüklere kavuşacağız” Binlerce yurttaşın katıldığı Gündoğdu Meydanı'ndaki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, işçilerin bayramını kutladı. Tugay, “Bugün 1 Mayıs, bugün sizlerin bayramı. Alandaki bu kalabalığı görünce, ülkenin her bir köşesinde harcanan emekleri tekrar hatırlayınca, anlıyorum ki bu ülke emekle ayakta duruyor. Ne güzel sizleri birlikte görmek. Ne güzel böyle bir mücadele verdiğinizi görmek. Ve inanıyorum ki bu ülke emekçilerin birlikteliği ile onların emekleri ile güzelleşecek. Ve hep beraber aydınlığa kavuşacağız. Arzu ettiğimiz özgürlüklere kavuşacağız. Bayramınız kutlu olsun” dedi. Tertip Komitesi ise açıklamasında şu ifadeleri kullandı: Alın terinin simgesi, Özgürlüğün bekçisi, Adaletin savunucusu Değerli emek dostları, Yine bir İşçi Bayramı’nda, direnişimizin timsali 1 Mayıs’ta, emeğin onurunu korumak için, tüm canlılar için eşit yaşam hakkını, özgür yaşam hakkını haykırmak için, ezilen tüm canlıların haklarını haykırmak için bir aradayız. Hep birlikte alanlardayız. 1 Mayıs, alelade bir takvim günü değildir. Yüz yıllar boyunca süren mücadelelerin simgesidir. Hangi mesleğe mensup olursa olsun, alın teriyle evine ekmek götüren, ölüme karşı yaşamı, zalime karşı mazlumu, ezene karşı ezileni, açlığa karşı tokluğu, savaşa karşı barışı, düşmanlığa karşı dostluğu, bölünmeye karşı bölüşmeyi savunanların bir araya geldiği şanlı bir bayramdır. Ve biz, bu şanlı bayramın sahipleri olarak alın terimizin değer gördüğü, haklarımızın teslim edildiği, emeğimizin sömürülmediği, adaletin terazisinin herkes için eşit şekilde işlediği, hukukçularımızın hukukun üstünlüğünün esas alındığı bir düzende görev yaptığı, herkesin temel hakkı olan sağlığa eşit koşullarda erişebildiği, sağlık emekçilerimizin şiddet görmediği, kamu emekçilerimizin köleleştirilmediği, emeklilerimizin ikinci bir iş yapmak zorunda bırakılmadığı bir düzeni inşa etmek için buradayız. Dostlar,   Son birkaç yıldır bu alanlarda ekonominin dibe yöneldiğini haykırdık. Adaletin susarak sağlamayacağını bilerek, tüm emekçilerin hakkını savunmak için “Vergide Adalet” ve “Gelirde Adalet” şiarıyla sesimizi yükselttik. İnsanların yaşam hakkına dahi göz dikmiş olanlardan “İstihdamda Eşitlik” ilkesini uygulamalarını beklemedik, ama bunun için çeşitli platformlarda gerekli direnişimizi sergiledik. Bugün ülkenin içinde bulunduğu durum gün gibi ortadadır. İşçiler ve memurlar, TÜİK’in yalancı verileri ve enflasyon sarmalı yüzünden açlık sınırının altında yaşamaya zorlanmaktadırlar. Milyonlarca emekçinin Toplu İş Sözleşmesi’yle almış olduğu zamlar dahi yalnızca birkaç ayda buharlaşmış durumda. Emekliler insanlık dışı yaşam koşullarıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Köylüler girdi maliyetlerindeki fahiş yükseliş nedeniyle ürettikçe borç batağına sürüklenmiş, hayvancılık yok olma noktasına gelmiştir. Ancak son birkaç aydır, ekonominin altüst olması bir yana, insanların eleştiri özgürlüğünün elinden alındığı, protesto hakkının şiddetle karşılık bulduğu, halkın iradesiyle seçilmiş siyasetçilerin zindana atıldığı, dahası iktidar yanlısı olmayanların mahrem alanlarının dahi işgal edildiği hukuksuz uygulamalara tanıklık etmekteyiz. Bozuk düzende sağlam çark olmayacağını kanıtlarcasına muktedirlerin zulümden medet umduğu, muhalifleri baskıyla, şiddetle ve asılsız iftiralarla sindirmeye çalıştığı bir düzene doğru sürüklendiğimizi üzülerek gözlemliyoruz. Ve ne yazık ki, bu 1 Mayıs’ı da emeğimizin değersizleştirildiği, yaşam alanlarımızın çepeçevre kuşatıldığı, haklarımızın gasp edildiği, ağır bir siyasal ve ekonomik tabloyla kutlamak zorunda bırakılıyoruz. Yine de tüm bu olumsuzluklar esnasında ortaya çıkan toplumsal muhalefetin en önemli bileşenlerinin gençler ve emekçiler olduğunu umutlu gözlerle izliyoruz. Çünkü zalimleri en çok korkutanın da emekçiler ve gençler olduğunu tüm çıplaklığıyla görüyoruz. Korkuyorlar… Korksunlar… Biz mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz ve nihayetinde emekçiler olarak kazanacağız. Gençlerle birlikte kazanacağız, yurdun dört bir yanında haksızlığa, hukuksuzluğa karşı direnişini ortaya koyan ODTÜ’nün, İTÜ’nün, Yıldız Teknik’in, Akdeniz’in, Çukurova’nın, Dicle’nin, Dokuz Eylül’ün ve Ege’nin öğrencileriyle kazanacağız, proje okul adı altında öğretmenlerinin sürgün politikasına karşı direnen Atatürk Lisesi’nin koca yürekli öğrencileriyle kazanacağız.Kadınlarla birlikte kazanacağız, Ötekileştiren tüm kesimlerle birlikte kazanacağız, yaşam hakkından mahrum bırakılan tüm canlılarla birlikte kazanacağız. Sevgili yoldaşlar, Biz fabrikaların bacasını tüttüren, kentleri güzelleştiren, insanları birbirine kavuşturan, doğumdan ölüme yaşamın her anında var olan, yani yaşamı ilmek ilmek işleyen işçileriz.Ve biz yaşasın emek, yaşasın eşitlik, yaşasın kardeşlik, yaşasın özgürlük diyerek ekmeğine dört elle sarılanlarız. Tüm yasaklamalara rağmen son bir yılda 123 işyerinde greve çıkanlarız. Kemalpaşa’da Lezita, Temel Conta, Gaziemir’de Digel Tekstil, Urfa’da tekstil, Çatalca’da Polonez, Çorum’da maden işçileriyiz. Biz, kentleri ellerinde yaşatan belediye işçileriyiz. Ve biz, emek sömürüsü üzerine şekillendirilen bu düzenin yerine, emeğin gerçek karşılığını bulduğunu, sendikal örgütlenmenin serbest bırakıldığı, tüm emekçilerin insanca ve hakça yaşam sürdüğü bir düzen kurulana dek mücadelemizden taviz vermeyeceğiz. Biz aynı zamanda emeğin hukukunu korumak için mücadele eden adalet savaşçılarıyız. Biz hakkını aradığı için darp edilmiş, gözaltına alınmış, tutuklanmış, anayasal hak ve özgürlükleri elinden alınmış yurttaşlarımızın en büyük destekçileri olan hukukçularız. Bugün hep birlikte bu alanda; hak ve özgürlüklerin bütünüyle keyfi uygulamalara tabi olduğu ülkemizde, vatandaşlarımızın canı ve malı bir yana, ne zaman alınmış olursa olsun diplomalarının dahi güvence altında olmadığı bu bozuk düzeni bir gün mutlaka değiştireceğimizi ilan ediyoruz. Ve biz emekçiler olarak; şiddeti normalleştirmesi istenen kadınların, istismara maruz bırakılan çocukların, vahşi kapitalistlerin adım adım yok ettikleri doğanın ve avlanarak yok edilmek istenen hayvanların tek umudu olduğumuzu biliyoruz. Buradan hareketle Demokratik sistemin ters yüz edildiği, adım adım faşizme sürüklenen bu sisteme karşı mücadelemizden -pahası ne olursa olsun- yaşamı esas alan demokrasinin ve hukukun üstünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar vazgeçmeyeceğimizi haykırıyoruz. Biz, bugün bu alanda, günümüz muktedirlerince yaratılmış ucube sağlık düzenini protesto eden sağlık emekçileriyiz. Sağlığa ayrılan bütçenin kerameti kendinden menkul şehir hastanelerine ve özel sektöre nasıl aktarıldığının en yakın tanıklarıyız… Sağlık emekçilerini 5 dakikalık muayeneye zorlayarak robotlaştırmaya çalışan, hasta yakınları gözünde itibarsızlaştırarak şiddet sarmalına iten ve emek sömürüsüne maruz bırakarak meslek onurunu ayaklar altına alan bu bozuk sağlık düzenine “hayır” diyoruz. Bugün yalnızca anayasal haklarımız değil, en temel haklarımızdan olan sağlığa erişim hakkımız da elimizden alınmak istenmektedir. Kapitalist düzen üzerinde şekillendirilmiş bir sağlık sisteminde yeni doğan çocuklarımızın dahi hayatlarının tehlikede olduğunu birkaç ay önce içimiz kan ağlayarak gördük. Bu düzenin ameliyat masasındaki hastayla bile yaşam-ücret pazarlığı yaptırdığını artık bilmeyen kalmamıştır. İşte bu düzen, muktedirlerin yere göğe sığdıramadıkları Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin eseridir. İşte bu düzen, sağlığın ticarileştirilmesinin sonucudur. Biz, sağlığın hepimiz için temel bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha hatırlatarak, “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün” diyerek, herkesin para harcamaksızın ulaşabildiği, din temelli çağ dışı uygulamaların son bulduğu, bilimsel ve nitelikli bir sağlık ortamının oluşturulması gerektiğini yineliyoruz. Hastayı müşteri olarak gören, sağlıkta şiddeti körükleyen, sağlık kuruluşlarını işletmeye dönüştüren, sağlık emekçilerini sömüren ve itibarsızlaştıran bu düzen değişinceye kadar mücadelemizden geri adım atmayacağız. Biz, bugün bu alanda performans, mülakat, kota, mobbing, torpil, referans vb köleleştirme kıstasları altında sömürülmeye çalışılan kamu emekçileriyiz. Laiklik karşıtı uygulamalarla şeriat düzeninin hakim olduğu bir eğitim sisteminde ötekileştirilmek istenen, sosyal güvencesi aşındırılarak esnek ve kuralsız çalışma sistemleriyle köleleştirilmeye çalışılan, sefalete sürüklenerek ağır iş yükü altında ezilen kamu emekçileri olarak, kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine ve vahşi kapitalizme yem edilmesine karşı çıkıyoruz. Bugün bu karşı duruşumuzu, kamu hizmetlerinin ücretsiz ve nitelikli hale getirildiği, görevde yükselmelerde liyakatin esas alındığı, kamuda toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesis edildiği, tüm kamu emekçilerine insanca yaşam koşullarının sağlandığı laik, eşit ve adil bir kamu düzeni kurulana kadar yılmadan, bıkmadan sürdüreceğiz. Biz geçmişte emek hareketini büyütmek için mücadele ederken, bugün sefalete mahkum edilen emeklileriz. Bir kira parası bile etmeyen maaşlarla yaşama mucizesini sergilememizi bekleyenlerin “yük” olarak gördüğü bir kesimiz. Geçmişte emeğimizi sömürerek devlet kasasını dolduranlar, alın terimizle hak ettiklerimizi bize iade etmekten imtina ederlerken, 5510 sayılı kanunla kademeli emekliliği getirerek özellikle 2008 sonrası sigorta sistemine dahil olanlara emeklilik için mezarı işaret etmektedirler. Emeklilere eziyet eden ve yeni sigortalılara mezarda emekliliği öngören bu garip Sosyal Güvenlik Sistemi’ni değiştirinceye mücadelemize devam edeceğiz. Değerli emekçiler, Şimdi faşizme, oligarşiye, irticaya, emek sömürüsüne karşı bir olma zamanıdır, direnme zamanıdır. Şimdi dişlerimizi kenetleyerek, yumruğumuzu sıkarak, dizlerimize güç vererek; Emeğimizi savunmak için, Demokrasiyi savunmak için, Barışı savunmak için, Adaleti savunmak için, Laik ve sosyal hukuk düzeni için, Her türlü ayrımcılığın son bulduğu bir Tam Bağımsız bir Cumhuriyet için, Mutlu yarınlar için, Direnişimize güç vermek için HAYKIRIYORUZ, BURADAYIZ, ALANLARDAYIZ VE BİZ KAZANACAĞIZ, MUTLAKA KAZANACAĞIZ. Bu itibarla, emeğin simgesi tüm işçilerin; özgürlüğü, yaşamı ve hukukun üstünlüğünü savunan tüm hukukçuların; sağlıkta şiddete hayır, sağlıkta ticarileşmeye hayır diyen tüm sağlık emekçilerinin ve barış, kardeşlik, beraberlik, demokrasi, laiklik temelinde omuz omuza olduğumuz tüm kamu emekçilerinin ve emek mücadelesinden emekli olunmaz diyen tüm emeklilerimizin bayramı kutlu olsun. Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Eşitlik, Yaşasın Kardeşlik, Yaşasın Özgürlük, Yaşasın Yaşam, Yaşasın İnsanlık. Kaynak: Egedesonsöz
‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı.

‘1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ İzmir’de geçmiş yıllarda olduğu gibi coşku ile kutlandı.

İşyerlerinde, fabrikalarda ve ilçe meydanlarında başlayan kutlamalar Gündoğdu Meydanı’ndaki kitlesel mitingle son buldu. Mitingin ana talebi emek, barış, demokrasi ve adalet oldu.


Öte yandan İzmir’in uzak ilçeleri Aliağa ve Dikili’de kutlamalar yapıldı. Petrol-İş Aliağa Şubenin çağrısı ile sendika binası önünde bir araya gelen PETKİM, Star, TÜPRAŞ ve Ravago işçileri, "İşte 1 Mayıs alanlardayız" sloganlarıyla yürüdü. Yürüyüşe Liman-İş, Tes-İş, Eğitim-İş, Eğitim Sen, CHP, Emek Partisi de katıldı.

4 KOLDAN GÜNDOĞDU’YA
Sendika ve meslek odalarının oluşturduğu tertip komitesinin çağrısıyla gerçekleşen mitingde on binlerce emekçi katıldı. Kent merkezinde toplanan vatandaşlar 4 koldan yürüyerek Gündoğdu Meydanı’nda buluştu.

DİSK Ege Bölge Temsilciliği’ne bağlı sendikalar, Soma Sosyal Haklar Derneği, Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Dernekleri, göçmen ve mülteci dernekleri Basmane Meydanı’nda buluşarak yürüyüşe başladı.

TÜRK-İŞ Ege Bölge Temsilciliği, moto-kuryeler, Birleşik Kamu-İş, ADD, ÇYDD, EMEP, TKP, DİP, TYS, Kızıl Parti ve kent konseyleri de Alsancak Limanı’ndan kortej oluşturarak yürüdü.

KESK, üniversite öğrencileri, kadın ve LGBTİ örgütleri, SOL Parti, Dem Parti, TKH, TÖP, Devrimci Hareket, SEP, TİP, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Halkevleri, EGEÇEP, UMUTSEN, Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu’ya doğru kortej oluşturdu.

TMMOB, İzmir Barosu ve İzmir Tabip Odası ise Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde buluşarak Gündoğdu Meydanı’na giriş yaptı. CHP ise Lozan Meydanı'nda toplanarak Gündoğdu Meydanı'na yürüdü.

“Arzu ettiğimiz özgürlüklere kavuşacağız”

Binlerce yurttaşın katıldığı Gündoğdu Meydanı'ndaki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, işçilerin bayramını kutladı. Tugay, “Bugün 1 Mayıs, bugün sizlerin bayramı. Alandaki bu kalabalığı görünce, ülkenin her bir köşesinde harcanan emekleri tekrar hatırlayınca, anlıyorum ki bu ülke emekle ayakta duruyor. Ne güzel sizleri birlikte görmek. Ne güzel böyle bir mücadele verdiğinizi görmek. Ve inanıyorum ki bu ülke emekçilerin birlikteliği ile onların emekleri ile güzelleşecek. Ve hep beraber aydınlığa kavuşacağız. Arzu ettiğimiz özgürlüklere kavuşacağız. Bayramınız kutlu olsun” dedi.

Tertip Komitesi ise açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Alın terinin simgesi,

Özgürlüğün bekçisi,

Adaletin savunucusu

Değerli emek dostları,

Yine bir İşçi Bayramı’nda, direnişimizin timsali 1 Mayıs’ta, emeğin onurunu korumak için, tüm canlılar için eşit yaşam hakkını, özgür yaşam hakkını haykırmak için, ezilen tüm canlıların haklarını haykırmak için bir aradayız. Hep birlikte alanlardayız.

1 Mayıs, alelade bir takvim günü değildir. Yüz yıllar boyunca süren mücadelelerin simgesidir. Hangi mesleğe mensup olursa olsun, alın teriyle evine ekmek götüren, ölüme karşı yaşamı, zalime karşı mazlumu, ezene karşı ezileni, açlığa karşı tokluğu, savaşa karşı barışı, düşmanlığa karşı dostluğu, bölünmeye karşı bölüşmeyi savunanların bir araya geldiği şanlı bir bayramdır.

Ve biz, bu şanlı bayramın sahipleri olarak alın terimizin değer gördüğü, haklarımızın teslim edildiği, emeğimizin sömürülmediği, adaletin terazisinin herkes için eşit şekilde işlediği, hukukçularımızın hukukun üstünlüğünün esas alındığı bir düzende görev yaptığı, herkesin temel hakkı olan sağlığa eşit koşullarda erişebildiği, sağlık emekçilerimizin şiddet görmediği, kamu emekçilerimizin köleleştirilmediği, emeklilerimizin ikinci bir iş yapmak zorunda bırakılmadığı bir düzeni inşa etmek için buradayız.

Dostlar,

 

Son birkaç yıldır bu alanlarda ekonominin dibe yöneldiğini haykırdık. Adaletin susarak sağlamayacağını bilerek, tüm emekçilerin hakkını savunmak için “Vergide Adalet” ve “Gelirde Adalet” şiarıyla sesimizi yükselttik. İnsanların yaşam hakkına dahi göz dikmiş olanlardan “İstihdamda Eşitlik” ilkesini uygulamalarını beklemedik, ama bunun için çeşitli platformlarda gerekli direnişimizi sergiledik.

Bugün ülkenin içinde bulunduğu durum gün gibi ortadadır. İşçiler ve memurlar, TÜİK’in yalancı verileri ve enflasyon sarmalı yüzünden açlık sınırının altında yaşamaya zorlanmaktadırlar. Milyonlarca emekçinin Toplu İş Sözleşmesi’yle almış olduğu zamlar dahi yalnızca birkaç ayda buharlaşmış durumda. Emekliler insanlık dışı yaşam koşullarıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Köylüler girdi maliyetlerindeki fahiş yükseliş nedeniyle ürettikçe borç batağına sürüklenmiş, hayvancılık yok olma noktasına gelmiştir.

Ancak son birkaç aydır, ekonominin altüst olması bir yana, insanların eleştiri özgürlüğünün elinden alındığı, protesto hakkının şiddetle karşılık bulduğu, halkın iradesiyle seçilmiş siyasetçilerin zindana atıldığı, dahası iktidar yanlısı olmayanların mahrem alanlarının dahi işgal edildiği hukuksuz uygulamalara tanıklık etmekteyiz. Bozuk düzende sağlam çark olmayacağını kanıtlarcasına muktedirlerin zulümden medet umduğu, muhalifleri baskıyla, şiddetle ve asılsız iftiralarla sindirmeye çalıştığı bir düzene doğru sürüklendiğimizi üzülerek gözlemliyoruz. Ve ne yazık ki, bu 1 Mayıs’ı da emeğimizin değersizleştirildiği, yaşam alanlarımızın çepeçevre kuşatıldığı, haklarımızın gasp edildiği, ağır bir siyasal ve ekonomik tabloyla kutlamak zorunda bırakılıyoruz.

Yine de tüm bu olumsuzluklar esnasında ortaya çıkan toplumsal muhalefetin en önemli bileşenlerinin gençler ve emekçiler olduğunu umutlu gözlerle izliyoruz. Çünkü zalimleri en çok korkutanın da emekçiler ve gençler olduğunu tüm çıplaklığıyla görüyoruz.

Korkuyorlar… Korksunlar… Biz mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz ve nihayetinde emekçiler olarak kazanacağız. Gençlerle birlikte kazanacağız, yurdun dört bir yanında haksızlığa, hukuksuzluğa karşı direnişini ortaya koyan ODTÜ’nün, İTÜ’nün, Yıldız Teknik’in, Akdeniz’in, Çukurova’nın, Dicle’nin, Dokuz Eylül’ün ve Ege’nin öğrencileriyle kazanacağız, proje okul adı altında öğretmenlerinin sürgün politikasına karşı direnen Atatürk Lisesi’nin koca yürekli öğrencileriyle kazanacağız.Kadınlarla birlikte kazanacağız, Ötekileştiren tüm kesimlerle birlikte kazanacağız, yaşam hakkından mahrum bırakılan tüm canlılarla birlikte kazanacağız.

Sevgili yoldaşlar,

Biz fabrikaların bacasını tüttüren, kentleri güzelleştiren, insanları birbirine kavuşturan, doğumdan ölüme yaşamın her anında var olan, yani yaşamı ilmek ilmek işleyen işçileriz.Ve biz yaşasın emek, yaşasın eşitlik, yaşasın kardeşlik, yaşasın özgürlük diyerek ekmeğine dört elle sarılanlarız. Tüm yasaklamalara rağmen son bir yılda 123 işyerinde greve çıkanlarız. Kemalpaşa’da Lezita, Temel Conta, Gaziemir’de Digel Tekstil, Urfa’da tekstil, Çatalca’da Polonez, Çorum’da maden işçileriyiz. Biz, kentleri ellerinde yaşatan belediye işçileriyiz. Ve biz, emek sömürüsü üzerine şekillendirilen bu düzenin yerine, emeğin gerçek karşılığını bulduğunu, sendikal örgütlenmenin serbest bırakıldığı, tüm emekçilerin insanca ve hakça yaşam sürdüğü bir düzen kurulana dek mücadelemizden taviz vermeyeceğiz.

Biz aynı zamanda emeğin hukukunu korumak için mücadele eden adalet savaşçılarıyız. Biz hakkını aradığı için darp edilmiş, gözaltına alınmış, tutuklanmış, anayasal hak ve özgürlükleri elinden alınmış yurttaşlarımızın en büyük destekçileri olan hukukçularız. Bugün hep birlikte bu alanda; hak ve özgürlüklerin bütünüyle keyfi uygulamalara tabi olduğu ülkemizde, vatandaşlarımızın canı ve malı bir yana, ne zaman alınmış olursa olsun diplomalarının dahi güvence altında olmadığı bu bozuk düzeni bir gün mutlaka değiştireceğimizi ilan ediyoruz.

Ve biz emekçiler olarak; şiddeti normalleştirmesi istenen kadınların, istismara maruz bırakılan çocukların, vahşi kapitalistlerin adım adım yok ettikleri doğanın ve avlanarak yok edilmek istenen hayvanların tek umudu olduğumuzu biliyoruz. Buradan hareketle Demokratik sistemin ters yüz edildiği, adım adım faşizme sürüklenen bu sisteme karşı mücadelemizden -pahası ne olursa olsun- yaşamı esas alan demokrasinin ve hukukun üstünlüğü gerçek anlamda sağlanana kadar vazgeçmeyeceğimizi haykırıyoruz.

Biz, bugün bu alanda, günümüz muktedirlerince yaratılmış ucube sağlık düzenini protesto eden sağlık emekçileriyiz. Sağlığa ayrılan bütçenin kerameti kendinden menkul şehir hastanelerine ve özel sektöre nasıl aktarıldığının en yakın tanıklarıyız… Sağlık emekçilerini 5 dakikalık muayeneye zorlayarak robotlaştırmaya çalışan, hasta yakınları gözünde itibarsızlaştırarak şiddet sarmalına iten ve emek sömürüsüne maruz bırakarak meslek onurunu ayaklar altına alan bu bozuk sağlık düzenine “hayır” diyoruz.

Bugün yalnızca anayasal haklarımız değil, en temel haklarımızdan olan sağlığa erişim hakkımız da elimizden alınmak istenmektedir. Kapitalist düzen üzerinde şekillendirilmiş bir sağlık sisteminde yeni doğan çocuklarımızın dahi hayatlarının tehlikede olduğunu birkaç ay önce içimiz kan ağlayarak gördük. Bu düzenin ameliyat masasındaki hastayla bile yaşam-ücret pazarlığı yaptırdığını artık bilmeyen kalmamıştır.

İşte bu düzen, muktedirlerin yere göğe sığdıramadıkları Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin eseridir.

İşte bu düzen, sağlığın ticarileştirilmesinin sonucudur.

Biz, sağlığın hepimiz için temel bir ihtiyaç olduğunu bir kez daha hatırlatarak, “Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün” diyerek, herkesin para harcamaksızın ulaşabildiği, din temelli çağ dışı uygulamaların son bulduğu, bilimsel ve nitelikli bir sağlık ortamının oluşturulması gerektiğini yineliyoruz.

Hastayı müşteri olarak gören, sağlıkta şiddeti körükleyen, sağlık kuruluşlarını işletmeye dönüştüren, sağlık emekçilerini sömüren ve itibarsızlaştıran bu düzen değişinceye kadar mücadelemizden geri adım atmayacağız.

Biz, bugün bu alanda performans, mülakat, kota, mobbing, torpil, referans vb köleleştirme kıstasları altında sömürülmeye çalışılan kamu emekçileriyiz. Laiklik karşıtı uygulamalarla şeriat düzeninin hakim olduğu bir eğitim sisteminde ötekileştirilmek istenen, sosyal güvencesi aşındırılarak esnek ve kuralsız çalışma sistemleriyle köleleştirilmeye çalışılan, sefalete sürüklenerek ağır iş yükü altında ezilen kamu emekçileri olarak, kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine ve vahşi kapitalizme yem edilmesine karşı çıkıyoruz. Bugün bu karşı duruşumuzu, kamu hizmetlerinin ücretsiz ve nitelikli hale getirildiği, görevde yükselmelerde liyakatin esas alındığı, kamuda toplumsal cinsiyet eşitliğinin tesis edildiği, tüm kamu emekçilerine insanca yaşam koşullarının sağlandığı laik, eşit ve adil bir kamu düzeni kurulana kadar yılmadan, bıkmadan sürdüreceğiz.

Biz geçmişte emek hareketini büyütmek için mücadele ederken, bugün sefalete mahkum edilen emeklileriz. Bir kira parası bile etmeyen maaşlarla yaşama mucizesini sergilememizi bekleyenlerin “yük” olarak gördüğü bir kesimiz. Geçmişte emeğimizi sömürerek devlet kasasını dolduranlar, alın terimizle hak ettiklerimizi bize iade etmekten imtina ederlerken, 5510 sayılı kanunla kademeli emekliliği getirerek özellikle 2008 sonrası sigorta sistemine dahil olanlara emeklilik için mezarı işaret etmektedirler. Emeklilere eziyet eden ve yeni sigortalılara mezarda emekliliği öngören bu garip Sosyal Güvenlik Sistemi’ni değiştirinceye mücadelemize devam edeceğiz.

Değerli emekçiler,

Şimdi faşizme, oligarşiye, irticaya, emek sömürüsüne karşı bir olma zamanıdır, direnme zamanıdır.

Şimdi dişlerimizi kenetleyerek, yumruğumuzu sıkarak, dizlerimize güç vererek;

Emeğimizi savunmak için,

Demokrasiyi savunmak için,

Barışı savunmak için,

Adaleti savunmak için,

Laik ve sosyal hukuk düzeni için,

Her türlü ayrımcılığın son bulduğu bir Tam Bağımsız bir Cumhuriyet için,

Mutlu yarınlar için,

Direnişimize güç vermek için

HAYKIRIYORUZ, BURADAYIZ, ALANLARDAYIZ VE BİZ KAZANACAĞIZ, MUTLAKA KAZANACAĞIZ.

Bu itibarla, emeğin simgesi tüm işçilerin; özgürlüğü, yaşamı ve hukukun üstünlüğünü savunan tüm hukukçuların; sağlıkta şiddete hayır, sağlıkta ticarileşmeye hayır diyen tüm sağlık emekçilerinin ve barış, kardeşlik, beraberlik, demokrasi, laiklik temelinde omuz omuza olduğumuz tüm kamu emekçilerinin ve emek mücadelesinden emekli olunmaz diyen tüm emeklilerimizin bayramı kutlu olsun.

Yaşasın 1 Mayıs,

Yaşasın Eşitlik,

Yaşasın Kardeşlik,

Yaşasın Özgürlük,

Yaşasın Yaşam,

Yaşasın İnsanlık.

Kaynak: Egedesonsöz

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve artemishaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.