"İzbe tarikat yurtlarındaki tecavüzlerden, “küçüğün rızası var” denilerek dedesi yaşındaki heriflerin koynuna sokulan kız çocuklarından, kadın cinayetlerinden bir kez olsun bahsetmiyorlar, sosyalleşme özgürlüğüne pranga takamadıkları gençlerin, boynuna “zina” yaftası yapıştırıyorlar." Bundan bir kaç yıl önceydi sanırım, o günlerde olduğu gibi bugün de aktif siyasetin içinde yer alan farklı görüşe sahip olduğum bir arkadaşım, yazılarımda sıklıkla Diyanet'in başında oturmakta olan şahıs için ağır eleştiriler kullanmamın sebebini sormuştu. Cevabım ; "Sevmiyorum kendisini, zira dinimizi sevdirmemek için ne gerekiyorsa yapıyor" oldu. Aslında bu şahsa karşı benimle beraber, aklıselim sahibi bir çok kişinin bir türlü sevgi besleyemeyişimizin gerekçesini Yılmaz Özdil'e ait ifadelerin yer aldığı yazı girişindeki Paragraf özetliyor değerli okuyucular.  "Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin" diyen, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün kurduğu bir kurumun başında oturan kişinin,  üşütük zihniyetlerin ürünü hurafeleri, inancında samimi olan insanlarımıza hutbe adı aldında dinletmesine karşı olmak gibi bir hakkımızın da olduğunu düşünüyorum. Aklına estikçe (ülkeye islamcı bir rejim getirmek olduğu bilinen) muktedirlere yaranmak uğruna hurafe dolu hutbeler uyduran mâlum zihniyetin geçmişte seyirci kaldığı zırvalara da kısaca bir bakarsak eğer; Allah’la konuştuğunu söyleyecek kadar manyak bir zihniyete sahip olmasının yanında, cehennem’e gidecekler için yanmayan kefen ürettiğini ilan ederek  şeytana bile pabucunu ters giydirecek kadar cinlik peşinde koşan bir dinbaz, İstanbul Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmıaktayken, devletin televizyonuna çıkıp, *”Hazreti Nuh’un oğlunu cep telefonuyla aradığını, gemisinin nükleer enerjiyle çalıştığını, insansız hava aracı kullandığını” söyleyen başka bir dinbaz, Ve kimilerince ilim adamı (!) diye nitelendirilip, kafasında fesle dolaşmış, ”Karl Marks’a Das Kapital’i cinler yazdırdı, Shakespeare gizli müslümandı, asıl adı Şeyh Pir’di” sözleriyle ekranlarda zırvalamış tımarhanelik başka bir dinbaz daha görürüz değerli okuyucular. Konumu itibariyle haktan ve halktan yana bir duruşu olması gerekirken güçten yana durması bir tarafa; mâlum şahsın geçmişte  bir çoğumuzun tanık olduğu ve  üst paragrafta okuduğunuz üzere, bu dinbaz takımının deli saçması bir yığın uydurma söylemleri için tek bir açıklama yapmamış olması bile, inanıyorum ki arafta kalmış bir çok insanın dinimize karşı mesafe koymasına sebep olmuştur., olmaya da devam edecektir. Bu noktada saçma sapan hurafeleriyle, özellikle gençlerimizin karşısında dinimizi korkutucu bir duruma sokanlarla berababer, görevini yapmak yerine, dayandığı gücün konforundan uzaklaşmamak adına bu duruma seyirci kalan ilgilisini esefle kınıyorum.